Düşünebilen pek az kimsenin bu kavramla başbaşa kaldığını sanıyorum.
‘Kendi’ kavramı veya ‘Kendim’ dediğimizde sıradan bir insanın salt bedenini değil, o insanın hakikatini kastetmiş oluruz.
Peki Hakikat’ten kasıt nedir ?
Hakikat,Varlık dediğimiz yani yeryüzünde yer kaplayan ve düşünebilen bir canlı varlığın gücü nispetinde kendini tanıması,kendinin farkına varmasıdır.
İnsan şayet sadece bedeniyle bir yaşam sürmekte ise henüz Kendi’sinin farkına varamamış, Kendi’si olmayı başaramamıştır.
Ali Şeriati de bu iki ayrımı Beşer ve İnsan olarak tanımlar.
Kendi’sinin farkına varamamış kişiyi veya onun ifadesiyle ‘Kendi’ zindanından kurtulamayan kişiyi Beşer olarak tanımlarken,
İnsan tanımında ; ‘Kendi’sinin farkına varmış ve ‘Kendi’ zindanından kurtulmuş bu sayede Beşer olmanın ötesine geçtiğini vurgulamıştır.
***
İnsan yaşamında top koşturan maddi etkenler kişiye sahanın dışına çıkma izni vermiyor, hatta yasaklıyor.
Günümüze baktığımız zaman her insan içinde müthiş bir şekilde rahatlığa,sorunsuzluğa kavuşma isteği barındırmaktadır.
Nasıl ve ne şekilde olursa olsun Beden’ini rahat ettirme isteğidir bu.
Bedenin ötesi için ise çabalayan bir insana rastlamak çok zor.
İnsan bu maddi rahatlığa kavuşmaya başlamasıyla beraberinde de içinde bir manevi boşluk meydana getirir.
Maddi boşluğunu doldururken manevi boşluğunu büyüttükçe büyütür.
Bu manevi boşluk o İnsanın robotlaştığının,beşerleştiğinin en son haline dönüşmesiyle beraber de hayvanileştiğinin habercisidir.
***
Geçmişten günümüze öğretilen klasik bir gerçek vardır.
Canlılar 3’e ayrılır ; İnsanlar,Hayvanlar ve Bitkiler.
İnsan isimli canlı dışında kalanlar kendilerinin farkında olup kendilerinden istenileni yaparlar ve onlarda olağanüstü bir yabancılaşma gözleyemeyiz.
Örneğin ; bir hayvanın insana özgü tavırlar sergilediğini veya bir bitkinin hayvanımsı bir gelişim gösterdiğine şahit olamayız.
Sonuç itibariyle Hayvan hep Hayvan olmuştur.
Bitki hep Bitki kalmıştır..
Peki neden çoğu İnsanda,isminin tam karşılığını bulamıyoruz?
Bu sorunun cevabı da nedenlerimizin fıtri boyutunu oluşturur.
***
Son olarak;İnsanın Kendi’nin farkına varamamasını Kendi’ne yabancı olmasına,kendini tanımamasına bağlayabiliriz.
Yabancı olmadığı anlarda ise fark yaratamayacak kadar yetersiz olduğu düşüncesinin hakim olduğunu söyleyebiliriz.
Bu da Kendi’nin farkına varamamanın manevi boyutudur.
Kendine yabancı olan insandan,kendisi için harekete geçmesi beklenemez.
Anita Roddick der ki ; ”Bir fark yaratmak için çok küçük olduğunuzu düşünüyorsanız,odanıza hiç sivrisinek girmemiş demektir..”
Bu cümleden anlıyoruz ki ; İnsanın mutlak surette kendisinin farkına varması zaruridir.Çünkü ; Birşeyi başaracağına inanmayan İnsan , O şey başarması gücü nispetinde olsa dahi başarması söz konusu olamaz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki ;
Beyaz’a ismi beyaz olduğu için değil rengi beyaz olduğu için Beyaz deriz.
İnsan isimli varlığa da, kendi’nin farkına varmadığı müddetçe sadece ismi İnsan olduğu için İnsan diyebiliriz.